30 Aralık 2015 Çarşamba

BİR AŞIK MAHZUNİ OLMAK.!
Aşık ve Ozanlar bir ülkenin bilgi bahçesini temsil ettiği gibi, bir ülkenin kültürü dili, yaşamı ve kocaman hafızasıdır ayrıca. İşte Aşik Mahzuni ülkemizin ve bu çağın Pirsultanı olarak anılması, kültür dünyamıza katmış olduğu katkıların çok fazla olduğunu biliyoruz. Ama bazı şiirlerinde de farklılığını ortaya koymuş bir ozan olarakta görebiliyoruz.. Bunun başlıca nedenlerini aşağda belirtmiş olduğum kısacık örneklerle sunulmuştur. Tarih akışı içinde ozanlık geleneğiyle kültürler yaşarken, tarih yaşanmışlığın içinde toplumların acı ve kederlerinide dile getirmişlerdir..Özellikle; alevilikte ki, tek kaynak ozanların diliyle bize kadar gelen kültür ve inanç anlayişi, günümüzde daha bi güçlenerek yerini almıştır. Bunu yapmış olmaları bazen de olsa, kendilerine özgü küçük hatalardan da kurtaramamışlardır..
Cumhuriyet sürecinden bugüne gelen ozanlardan bir kısmı dilinde ve bazı eserlerinde devlet ve sistem yapısına uygun bestelerde yapmışlardır.
1970'lerde yaygınlaşan siyasi ve sosyal birikimler sonucu çoğu zaman siyasi eserler yaparak toplumsal yaşamdan yerlerini almış olan ozanlarada rastlanmakta mümkündür. ''Bunun başında Mahzuni Şerif gelmektedir.! Yoksulluğun kök saldığı köy ve kent arasında sıkışan bir kültürün dili olmayi başarmıştı.
Aşık Mahzuni Şerifi, bir kaç kelamlık sözlerle anlatmak mümkün değildir elbet, ama onun bizlere ve hayatlarımıza kattığı zenginlikler üzerinde çok şeylerin yazılacağını düşünüyorum..Etkilenmiş olduğu kültür yapısını çok iyi algılayip ve yerinde cevap vermesini bilen bir ozandı. Haykırışları Pirsultan ve Karacağolan gibi çok güçlü misyon üzerinde kendine yer etmeyi bilmiş ve daha sonraları ''ulusalcılığın'' etkisinde de kurtulamamıştır..
Aşık Mahzuni'nin Aleviliği Sosyalizmle bütünleştiren deyiş ve türküleriyle toplum üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olmayi başarmış, 1975 yıllarında kendisi hakkında kitaplar yayınlanır ve plaklar yapılır olmuştu.. Bu büyük ustanın ölüm yıl dönümünde bu yönünün de açığa çımasından fayda görmekte yarar vardır. Kendini Dersim de Bargini köyün de Ağuçen ocağından bir türkmen olduğunu anlatması da büyük bir çelişki sonucunu yaratiyor. Dersim'de kurmaci ve zazaki konuşulur, yani bargini köyü kürtçe konuş ve türkmenlikle hiç bir alakası yoktur. Bu tür benzer yanlışlıklar olsada, büyük ozan olmayi başarmış ve toplumun tüm kesiminden yerini almıştır.
Ancak, ideolojik donanımı yetersiz olan halk ozanlarında rastladığımız kimi çelişki ve yanılgılar Mahzuni’nin şiirinde de kendini gösteriyordu ki, bunlardan birini o tarihte de eleştirilmiş. Mahzuni, 1974’in hamaset havasına kendisini kaptırarak yazdığı ve plak olarak çıkardığı Kıbrıs’a ilişkin bir türküsünde, “Ey kahpe Yunan, biz göğsü kıllı Memed’in çocuklarıyız” türünden ırkçı bir söylem kullanıyordu. Sonradan, bundan büyük bir pişmanlık duyarak kendini eleştirmeye tabii tutmuş olsada, daha sonraları Atatürk için yapmış olduğu eserde yine,
“Mavi gözlüm nerdesin?” nakaratlı bestelenmiş bir eserdir ki, bu eser de, sonradan kimi halk ozanlarınca ve yazarlarca eleştiri konusu edilmiştir.
Afşinli hemşehrisi Ozan Emekçi, onu şöyle eleştiriyordu:
Halk zulüm içinde, o gönül eğler
“Yeşil Gözlü”sünün ardından ağlar
“Yiğitler” deyince yürürdü dağlar
Binboğa’ya selam veremez oldu.
Mahzuni’nin, 1974 yılında Kürecikli bir aile dostunun evinde, Aşık Veysel’in “Atatürk Ağıtı”na bir cevap olarak, aynı makamla irticalen söylediği bir eserinin sözlerini birlikte izleyelim:
Ata’m dünyadan gideli
Ata’ya vatan ağladı
Başbuğu olmuştu mülke
Sabanı tutan ağladı
Fakirler ortada kaldı
Aradı belayı buldu
Sanki Ata’ya ne oldu
Tarlada kalan ağladı
İp- yorganla bulduk bela
Şükür ile Cennet-ala
Memed aldı Çanakkale
Sanki Anıtkabir’de yatan ağladı
Tren hattı tayyareler
Bizler giydik hep karalar
Senin idi Buharalar
Hep sana çatan ağladı
O kırmızı çizmelerin
Bir millet yapmıştı derin
Bu milletin son neferi
Kan ile yatan ağladı
Eğil gel Atatürk eğil
Kurtardığın insanı bil
Bu milleti baban değil
Kan ile yapan ağladı
Bu sözlerim olmaz tabir
Yendik gittik hatte bir bir
Benim midir Anıtkabir
Helada yatan ağladı
Osmanlılar bizi boğdu
Sanki yeni güneş doğdu
Her doğan şah bizi sağdı
İneği tutan ağladı
Bu yurdu baban mı kurdu
Kafanız böyle buyurdu
Senin miydi yedi ordu
İsimsiz yatan ağladı
Selanik’i almak için
Başeyledin bize Pi.in
Bilir misin kavgan için
Kıbrıs’ı satan ağladı
(Orada yatan ağladı)
Kimden aldın kime verdin
Gene harbi sen savurdun
Osman yıktı, Ömer kurdu
Ali’ce duran ağladı
Der Mahzuni hele hele
Derde düştük bile bile
Maaşlar verdin Veysel’e
Telli şehidan ağladı
(Zındanda yatan ağladı)
Sözün özü; insanların öz kimlikleriyle ve özgürce yaşayabilecekleri gerçek bir demokrasi, herşeyden önce bunun önündeki en önemli engel olan resmi ideolojinin yani Kemalizmin sorgulanmasına ve bununla girilecek imtihandan başarıyla çıkılmasına bağlıdır. Ve tabii, Alevi toplumunun bir önceliği ise bu sorgulamaya bağlı olarak, içinde bulunduğu “tek yanlı aşk”tan kurtulmaktır…Atatürk'e olan aşk-ı ve gelmiş olduğu sonuç ortada. Aşık Mahzuni bu aşktan kurtulmayanlardandı..
Sevgi ve saygıyla anarken, ozanlık geleneğin en üst temsilcisi olarak çağımızdan olunması gereken yere yerleşmiştir. Işıklar içinde uyusun ve devri daim olsun..
Atatürk'e yazmış olduğu bu eseri, Mehmet Bayrak'ın çalışmasından edindim..Saygıyla selamliyorum..
İpek Bayrak
17.05.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder