''BAŞUCUMA BİR ÇIRA YAK'' YARAM KANAMASIN.!!
''Dersim de kefensiz, mezarsız, yersiz yurtsuz düştük toprağa''. Toprak altı karanlık, üstün ondan bin kez daha karanlık olan dersim de, zalimlerin diş bileyip kırıp geçirmediği hiç bir canlı kalmamıştı.! ''Dersim'' katliamı ve soykırım yıl dönümünden acılarımızın depreştiği, kabuklaşan yaralarımızın o günden, bugüne nasıl kanadığını bir kez daha görmüş olmanın acısını yaşadık.! Munzur suyun aylarca kan aktığı, dere ve ırmaklar insan bedenleriyle koktuğunu görüp hisseden bir halkın dramı kadar acı veren ne olabilir ki? Sadece inançları, dilleri ve kültürleri ayrı olan bu toplumun zulüm yaşaması hangi bir akıl veya hangi vicdani mantikla cevap bulunabilinir ki?
Dersim, bu derin acıyı yaşadıktan sonra dağlar taşlar suskunluğa bürünüp, kurdu, kuşu, böceği hayat bulmazken, sazlar çalınmaz, değişler söylenmez, gülbenkler okunmaz ve cemler yapılamaz oldu. Çünkü bunları yapacak kimse kalmamıştı. Tüm renkleri yok olmuş, dilleri lal, kulakları sağır ve yaralı bir dersim bırakmıştı. ''Yani ıssızlığa terk etmişti''.
Cem olup, halk mahkemeleri kurulmazken, müşkillerini halledecek, cemlerini yürütecek bir dede ocağı kalmamıştı. Hepsinin ışığı birden sönmüş ve ocaklara ağıt düşmüştü. Köklü bir temizlik köklü bir kıyım dağları sarmış, vadileri kanla boğmuş, suları acıyla akıtmıştı. Hangi dert bundan daha hafif olabilir ki? İnsanın yaşam bulamadığı yerden artık hayat yoktu ve kıyımın acı kederi kalmıştı. 78 yıl geçmesine rağmen, halen acıların taze bir şekilde kanadığını görüyoruz. Bin yıl geçsede bu dert ve yaralar kapanmayacak ve devletin özrü, kimsenin acısına derman olmayacaktı. Ondan dolaydır ki, dersim için ne yazılırsa yazılsın, dilimizin yetmeyeceği, aklımızın almayacağı, yüreğimizin dayanmayacağı bir kedere teslim etmiştir bizi.!!!...
Dersim, bu derin acıyı yaşadıktan sonra dağlar taşlar suskunluğa bürünüp, kurdu, kuşu, böceği hayat bulmazken, sazlar çalınmaz, değişler söylenmez, gülbenkler okunmaz ve cemler yapılamaz oldu. Çünkü bunları yapacak kimse kalmamıştı. Tüm renkleri yok olmuş, dilleri lal, kulakları sağır ve yaralı bir dersim bırakmıştı. ''Yani ıssızlığa terk etmişti''.
Cem olup, halk mahkemeleri kurulmazken, müşkillerini halledecek, cemlerini yürütecek bir dede ocağı kalmamıştı. Hepsinin ışığı birden sönmüş ve ocaklara ağıt düşmüştü. Köklü bir temizlik köklü bir kıyım dağları sarmış, vadileri kanla boğmuş, suları acıyla akıtmıştı. Hangi dert bundan daha hafif olabilir ki? İnsanın yaşam bulamadığı yerden artık hayat yoktu ve kıyımın acı kederi kalmıştı. 78 yıl geçmesine rağmen, halen acıların taze bir şekilde kanadığını görüyoruz. Bin yıl geçsede bu dert ve yaralar kapanmayacak ve devletin özrü, kimsenin acısına derman olmayacaktı. Ondan dolaydır ki, dersim için ne yazılırsa yazılsın, dilimizin yetmeyeceği, aklımızın almayacağı, yüreğimizin dayanmayacağı bir kedere teslim etmiştir bizi.!!!...
Mehmet Bayrak'ın da aşağda açıkladığı bazı bölümler gibi.!!
Tertele he 1938 bir soykırımdır
TBMM’sinde Tunceli Kanunu kararı(1935) alındığı gün Dersim soykırımına karar verilmiştir.
Planlı, hesaplanmış, etnik temizliği esas olan Dersim’i tarihten silmek isteyen bir uygulamadır.
Toptan öldürmeler, yakılmalar ve mağaraların ağzını kapatıp betonlayarak, zehirli gazlarla yok ederek Dersim halkının tamamını hedeyleyerek uygulanan bir insanlık suçudur.
Toptan yoketme politkası uygulanmıştır.
Göç ettirerek ve yerinden yurdundan sökerek sağa sola savrulmalarına ve hastalanmalarına ve aşağılanmalarına yol açılmıştır.
Dersimi, Dersim olarak haritadan silmeyi hadeflemiştir.
Tertele he 1938 bir soykırımdır
TBMM’sinde Tunceli Kanunu kararı(1935) alındığı gün Dersim soykırımına karar verilmiştir.
Planlı, hesaplanmış, etnik temizliği esas olan Dersim’i tarihten silmek isteyen bir uygulamadır.
Toptan öldürmeler, yakılmalar ve mağaraların ağzını kapatıp betonlayarak, zehirli gazlarla yok ederek Dersim halkının tamamını hedeyleyerek uygulanan bir insanlık suçudur.
Toptan yoketme politkası uygulanmıştır.
Göç ettirerek ve yerinden yurdundan sökerek sağa sola savrulmalarına ve hastalanmalarına ve aşağılanmalarına yol açılmıştır.
Dersimi, Dersim olarak haritadan silmeyi hadeflemiştir.
Geri kalanlarını yani kılıç artıklarını ise islah etmeyi ve Türkleştirmeyi hedeflemişlerdir.
Kültürleri, dilleri ve inançları vb yok edilmek ve asimilasyondan geçirilerek Türk gibi yaşamayı ve düşünmeyi uygulamışlardır.
Kültürleri, dilleri ve inançları vb yok edilmek ve asimilasyondan geçirilerek Türk gibi yaşamayı ve düşünmeyi uygulamışlardır.
1925 Takrir-i Sükun’u üç kimliğe de savaş açtı
1925 Takrir-i Sükun’u, gerek Kürt, gerek Alevi gerekse Sol kimliklerin reddi ve imhası üzerine ikame edilmiş bir “gerici” harekettir. “Susturma rejimi” olarak da nitelendirebileceğimiz Takrir-i Sükun’la birlikte; tek-tipleştirme ve Türk- İslamlaştırma politikasının “kaba ve zoraki dizaynı“ için düğmeye basılıyor ve pervasız bir uygulamaya geçiliyordu.
Yeni alınmış uçaklar 1937’de bölgede “test edildi”. Mustafa Kemal’in manevi kızı, ‘Türkiye’nin ilk kadın pilotu’, ‘ilk askerî kadın pilotu’, ‘savaşa katılan ilk kadın pilotu’ unvanlı Sabiha Gökçen’in de yer aldığı harekatta “Dersim” bombalandı.
Bilanço o kadar ağırdı ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden ilk özür ancak 74 yıl sonra gelebildi.
Bilanço o kadar ağırdı ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden ilk özür ancak 74 yıl sonra gelebildi.
Yeterli mi yetersiz mi hâlâ tartışılan o “özür” bugün tartışıladursun, Ankara’nın harekatı ardında bugünün “anlam ve önemine” dair bir gerçek bıraktı arkasına.
O da 1937 yılına kadar THK’ya verilen kurban paralarının “Dersim”in üzerine füze olarak düşmesi…
O da 1937 yılına kadar THK’ya verilen kurban paralarının “Dersim”in üzerine füze olarak düşmesi…
Ama bildiğimiz bir gerçek varki; devlet aklı, vicdanı, idrak anlayişi, kan üzerinde inşa edilmiş, tek din, tek millet, tek devlet, tek bayrak olarak ola gelmiştir.. Bu son dönemlerden bunların çok daha üstüne çıkmaya çalışan Padişah bozuntusu olan veya Sultanlık hevesinde vaz geçmek bilmeyen, ülkeyi ateşe verecek kadar gözü dönmüş olan Erdoğan'ın, tek olma unvanını elinde tutmaya çalışarak, tek din, tek devlet, tek bayrak, tek millet ve tek adam olma yolunda hızla koşmaya devam ederken, 74 yıl sonra yarım ağızla bir özür gelmiş olması hiç bir sonucu değiştirmemiştir. Devlet ve bugüne kadar gelen siyasi iktidarlar, kendine göre bir ''Dersim'' inşa etmeye çalışırken, kendilerine uygun kürt ve alevi yapılanması üzerinde oldukça önemli çalışmalar yürütmüşlerdir.
Dersim'in kutsalları üzerinde soykırım devam ederken, talan edilmek istenen doğa katliamı da tüm hızıyla devam etmektedir. Hozat ve bir çok dağa ne mutlu türküm diye yazılmış ve 38 den bugüne kalan yaraların taze kalmasını sağlamıştır. O yazılar sökülmeden nasıl bir yüzleşme olabilir; onu da vicdan sahibi olan vicdanlara bırakmak lazım.Devlet zihni yok etme üzerine inşa edilmiş ve kendine uygun olmayan her kültür, inaç, ve düşünceyi red etmiştir. '
konuya geri dönersek:
Dersim'in kutsalları üzerinde soykırım devam ederken, talan edilmek istenen doğa katliamı da tüm hızıyla devam etmektedir. Hozat ve bir çok dağa ne mutlu türküm diye yazılmış ve 38 den bugüne kalan yaraların taze kalmasını sağlamıştır. O yazılar sökülmeden nasıl bir yüzleşme olabilir; onu da vicdan sahibi olan vicdanlara bırakmak lazım.Devlet zihni yok etme üzerine inşa edilmiş ve kendine uygun olmayan her kültür, inaç, ve düşünceyi red etmiştir. '
konuya geri dönersek:
1960 darbesi Alevilik’te bir kırılma yarattı
1925-50 Yılları arasında halkın ensesinde boza pişiren tek-parti rejimi, diğer ezilen kimlikler gibi Alevi toplumunu da bir arayışa itmiş ve özgürlük- demokrasi gibi sloganlarla ortaya çıkan Demokrat Parti’ye yöneltmişti. Fakat bu partinin de kimi olumsuz uygulamaları, diğer ezilen unsurlar gibi Alevi toplumunu da bu partiden uzaklaştırmaya yetmişti.
İpek Bayrak..4.05.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder