Degerli dost ve Arkada$larim hepinizin yeni yillarini kutlar,nice saglikli, huzurlu, mutlu ya$amlari arzu ederken, dunyada ve ulkemizden barisin saglanmasini, ozgurluklerin onu acilmasi, demokrasinin hakkim kilinmasini diler saygilarimi sunarim..
Ipek Bayrak..30.12.2013
30 Aralık 2013 Pazartesi
Bugun roboski katliamin ikinci yil donumunun dolmasi ve halen katillerin korundugu gun anlamini da tasimaktadir. Curumuslugun dibe vurmasi, katillerin korunmasi, talanin yuce deger haline getirildigi bir surecininde devamidir. Bu zihniyeti kinarken, temiz toplum, temiz ve demokratik bir ulkenin insaasina katki olacak bir duzenin kurulmasina yardimci olmaktir.
Ipek Bayrak.28.12.2013
Ipek Bayrak.28.12.2013
Kar tanesi vurdu
fırtınalarına,
dalgalar
değer can tenine
incinir her dalın,
her bir yerinden
üşüdükçe yanlızlığa..
yanlızlık bir köledir
yanı başında
kırbaçlar tüm gücüyle
karanlığını,
duvarlar ağlar
izdirabından
sessizce,
kalan yoktur
kal dessende seninle.!
adaların yanlızlığı kadardır
keder yükler
kendine,
bazen güne bakar yüzü
bazen gecenin karanlığında
üşür sessizce,
ağlaşır kederle yanlızlığına.!!
İpek bayrak..22.12.2013
Tüm dost ve arkadaşlara iyi parazlar diliyorum.. Saygılarımla..
fırtınalarına,
dalgalar
değer can tenine
incinir her dalın,
her bir yerinden
üşüdükçe yanlızlığa..
yanlızlık bir köledir
yanı başında
kırbaçlar tüm gücüyle
karanlığını,
duvarlar ağlar
izdirabından
sessizce,
kalan yoktur
kal dessende seninle.!
adaların yanlızlığı kadardır
keder yükler
kendine,
bazen güne bakar yüzü
bazen gecenin karanlığında
üşür sessizce,
ağlaşır kederle yanlızlığına.!!
İpek bayrak..22.12.2013
Tüm dost ve arkadaşlara iyi parazlar diliyorum.. Saygılarımla..
24 Aralık 2013 Salı
Kar tanesi vurdu
fırtınalarına,
dalgalar
değer can tenine
incinir her dalın,
her bir yerinden
üşüdükçe yanlızlığa..
yanlızlık bir köledir
yanı başında
kırbaçlar tüm gücüyle
karanlığını,
duvarlar ağlar
izdirabından
sessizce,
kalan yoktur
kal dessende seninle.!
adaların yanlızlığı kadardır
keder yükler
kendine,
bazen güne bakar yüzü
bazen gecenin karanlığında
üşür sessizce,
ağlaşır kederle yanlızlığına.!!
İpek bayrak..22.12.2013
Tüm dost ve arkadaşlara iyi parazlar diliyorum.. Saygılarımla..
fırtınalarına,
dalgalar
değer can tenine
incinir her dalın,
her bir yerinden
üşüdükçe yanlızlığa..
yanlızlık bir köledir
yanı başında
kırbaçlar tüm gücüyle
karanlığını,
duvarlar ağlar
izdirabından
sessizce,
kalan yoktur
kal dessende seninle.!
adaların yanlızlığı kadardır
keder yükler
kendine,
bazen güne bakar yüzü
bazen gecenin karanlığında
üşür sessizce,
ağlaşır kederle yanlızlığına.!!
İpek bayrak..22.12.2013
Tüm dost ve arkadaşlara iyi parazlar diliyorum.. Saygılarımla..
ALEVİLERİN, CHP'LE HESAPLAŞMASİ..!!
Dersimi, Koçgiri'yi, Maraşı, Çorumu, Sivası, Malatya yi, Gazi yi, Geziyi,
Roboski'yi, 17 Failli meçulleri, Yüksekova'yi vs.vs. bunca katliamların sebebi devlet ve onun yedeğinde nefeslenen iktidarlardır. Ayrıca muhalefet partiler sistemin hizmetinde çıkmadıkça, bu ülkede yaşamın, ayrımcılığın, ilerde olabilecek acıların çok daha derinleşeceğini görmek mümkün. İşte Burda Alevilerin, CHP le hesaplaşması, Kürtlerin korucu sistemine ve onun yedeğine sığınan dini grupların örgütlenmesinden dolayi siyasi yapılanmaların gözden geçirilmesi, Aydınların, demokratların ve sosyalistlerin bölünmüşlüğüyle olan hesaplamalarını gözden geçirip, olması gereken yerden tümüyle birleşmelerin gerekliliğine büyük ihtiyaç olduğu kadarıyla, zaruri bir durum olduğuda açık olmuştur.
Olacaksa bir şapkamız başımızdan dik durmalı, öne hiç eğilmemelidir. CHP kendini sosyalist enternasyonal birliğin tanponunda tutmaya çalışırken, ayrıca kendini MHP'nin, artıklarıyla ve bu yukarda saydığım katliamların katilleriyle iş birliği yapacak kadar ayarda düşmüş ise; buna oy verenlerinde o kadar düşük bir seviyeden olduklarını görmek lazım. Tümü devletin hizmetçileri ve kullarıdırlar. Üstelik bu çete devlet varoldukça, binlerce parti kurulup iktidar olsalar bile, sonuç değişmeyecektir. Toplumun her katmanı kendini gözde geçirip, ülkenin geleceğini karanlığa boğmadan, sağlam bir demokrasinin yerleşmesine, hakk ve hukukun, adaletin, paylaşımın, eşitçiliğin, özgürlüğün gelişmesine katkı yapacak bir toplum inşaa etmelidir.
Özgür olmayan birey ve toplumlar kul olmaya devam ettikçe, devletin bu kirli ve karanlık yapısını değiştirmeyecektir. Dikkat ediniz, her gelen memur, siyasetçi ve yöneticiler devletin hizmetinden hiç çıkmadıklarını söylüyorlar ve devlet için kendini feda ederler. Ama, halk için, ülke için, doğa için, insanlık için, onurlu yaşamlar için kimsenin kendini feda ettiğini bunlarda bulunmazken, feda edenler ise, Pirsultan gibi darı boylayan, Seyit Rıza gibi ipi boynuna geçiren, Denizler Mahirler, İbolar ve nice devrimciler gibi halkı ve ülkesi için hayatlarını feda edenlerdir. Dünün katilleriyle buluşmayi sağlayip, onlarla kol kola giren CHP' ye, oy verenler de, yukarda saydığım olumsuz tablonun içinde olduklarını bilmelidirler. Herkes hesaplaşırken, bu siyasi enkazlarıda gözde geçirmelerini iyi bilmelidir diye düşünmekteyim.
Her seferinde her parti tampon değiştirerek, devletin hizmetine girmektedir. Değişen bir şey olmayacağı gibi, daha kötü günlere gebedir bu ÜLKE.!! Kılıçdaroğlu'nu ABD niçin çağırdı, gülen cemaatin ekibiyle olan görüşmelerin sebebi nedir? Ve daha dün yine ABD'nin elçisiyle olan bir görüşmenin içeriği anlamı neydi? Ankara belediye başkan adaylığına getirmek istenen kişi ve Antakya da yine ayni durumu sergileyen bir parti, sosyalist olabilir mi?
Bu kirli oyunlarda vaz geçilmedikçe, siyasetçilerin ve siyasi yapılanmanında bu kirin içinde kaybolmaya mahküm olduğudur. Bu katil ve karanlık devleti inşaa eden bu parti değil mi? Bu ülkeyi acılara boğup bu kadar kan dökülmesine sebep bunlar değil mi? Bir MHP vardır zaten, size ne ihtiyaç var ki? Eğer toplum milliyetçilere oy verecekse? Bunu sormak ve sorgulamak her vatandaşın hakkıdır. Artık, başkaların yedeğinde çıkıp ne olmaya karar verirseniz öyle bir kararda durunuz lütfen.!
Saygılarımla..
İpek Bayrak..20.12.2013
Dersimi, Koçgiri'yi, Maraşı, Çorumu, Sivası, Malatya yi, Gazi yi, Geziyi,
Roboski'yi, 17 Failli meçulleri, Yüksekova'yi vs.vs. bunca katliamların sebebi devlet ve onun yedeğinde nefeslenen iktidarlardır. Ayrıca muhalefet partiler sistemin hizmetinde çıkmadıkça, bu ülkede yaşamın, ayrımcılığın, ilerde olabilecek acıların çok daha derinleşeceğini görmek mümkün. İşte Burda Alevilerin, CHP le hesaplaşması, Kürtlerin korucu sistemine ve onun yedeğine sığınan dini grupların örgütlenmesinden dolayi siyasi yapılanmaların gözden geçirilmesi, Aydınların, demokratların ve sosyalistlerin bölünmüşlüğüyle olan hesaplamalarını gözden geçirip, olması gereken yerden tümüyle birleşmelerin gerekliliğine büyük ihtiyaç olduğu kadarıyla, zaruri bir durum olduğuda açık olmuştur.
Olacaksa bir şapkamız başımızdan dik durmalı, öne hiç eğilmemelidir. CHP kendini sosyalist enternasyonal birliğin tanponunda tutmaya çalışırken, ayrıca kendini MHP'nin, artıklarıyla ve bu yukarda saydığım katliamların katilleriyle iş birliği yapacak kadar ayarda düşmüş ise; buna oy verenlerinde o kadar düşük bir seviyeden olduklarını görmek lazım. Tümü devletin hizmetçileri ve kullarıdırlar. Üstelik bu çete devlet varoldukça, binlerce parti kurulup iktidar olsalar bile, sonuç değişmeyecektir. Toplumun her katmanı kendini gözde geçirip, ülkenin geleceğini karanlığa boğmadan, sağlam bir demokrasinin yerleşmesine, hakk ve hukukun, adaletin, paylaşımın, eşitçiliğin, özgürlüğün gelişmesine katkı yapacak bir toplum inşaa etmelidir.
Özgür olmayan birey ve toplumlar kul olmaya devam ettikçe, devletin bu kirli ve karanlık yapısını değiştirmeyecektir. Dikkat ediniz, her gelen memur, siyasetçi ve yöneticiler devletin hizmetinden hiç çıkmadıklarını söylüyorlar ve devlet için kendini feda ederler. Ama, halk için, ülke için, doğa için, insanlık için, onurlu yaşamlar için kimsenin kendini feda ettiğini bunlarda bulunmazken, feda edenler ise, Pirsultan gibi darı boylayan, Seyit Rıza gibi ipi boynuna geçiren, Denizler Mahirler, İbolar ve nice devrimciler gibi halkı ve ülkesi için hayatlarını feda edenlerdir. Dünün katilleriyle buluşmayi sağlayip, onlarla kol kola giren CHP' ye, oy verenler de, yukarda saydığım olumsuz tablonun içinde olduklarını bilmelidirler. Herkes hesaplaşırken, bu siyasi enkazlarıda gözde geçirmelerini iyi bilmelidir diye düşünmekteyim.
Her seferinde her parti tampon değiştirerek, devletin hizmetine girmektedir. Değişen bir şey olmayacağı gibi, daha kötü günlere gebedir bu ÜLKE.!! Kılıçdaroğlu'nu ABD niçin çağırdı, gülen cemaatin ekibiyle olan görüşmelerin sebebi nedir? Ve daha dün yine ABD'nin elçisiyle olan bir görüşmenin içeriği anlamı neydi? Ankara belediye başkan adaylığına getirmek istenen kişi ve Antakya da yine ayni durumu sergileyen bir parti, sosyalist olabilir mi?
Bu kirli oyunlarda vaz geçilmedikçe, siyasetçilerin ve siyasi yapılanmanında bu kirin içinde kaybolmaya mahküm olduğudur. Bu katil ve karanlık devleti inşaa eden bu parti değil mi? Bu ülkeyi acılara boğup bu kadar kan dökülmesine sebep bunlar değil mi? Bir MHP vardır zaten, size ne ihtiyaç var ki? Eğer toplum milliyetçilere oy verecekse? Bunu sormak ve sorgulamak her vatandaşın hakkıdır. Artık, başkaların yedeğinde çıkıp ne olmaya karar verirseniz öyle bir kararda durunuz lütfen.!
Saygılarımla..
İpek Bayrak..20.12.2013
19 Aralık 2013 Perşembe
MARAŞ VE HAPİSHANE BASKINLARINA ADİYORUM.
Kan kokusu
sardı havayi,
bulutlar ağır mı ağır;
bulutlar göz yaşına
boğuldu
insanlar sağır.
her yer cehnemin ta ortası
bağır bağır
hava çok ağır,
maraş yangın yeri
toz duman,
bebeler süngü ucunda
can verirken,
memeleri kesinlen
ölü anneler.
cellatlar iş başında
tarih 19 aralık derken,
bombalar yağdı
mahpushane duvarlarına,
yıkık pencereden
kuşlar uçmazken,
ateşler içinde
yanan nice can.
belki bir candı
kurtulacak olan,
yokmuydu
çaresi
diye haykıran;
halkın çocuklarıydı
halkla ölen.
İpek Bayrak..19.12.2013
Kan kokusu
sardı havayi,
bulutlar ağır mı ağır;
bulutlar göz yaşına
boğuldu
insanlar sağır.
her yer cehnemin ta ortası
bağır bağır
hava çok ağır,
maraş yangın yeri
toz duman,
bebeler süngü ucunda
can verirken,
memeleri kesinlen
ölü anneler.
cellatlar iş başında
tarih 19 aralık derken,
bombalar yağdı
mahpushane duvarlarına,
yıkık pencereden
kuşlar uçmazken,
ateşler içinde
yanan nice can.
belki bir candı
kurtulacak olan,
yokmuydu
çaresi
diye haykıran;
halkın çocuklarıydı
halkla ölen.
İpek Bayrak..19.12.2013
HER SALTANATIN BİR ÇÖKÜŞÜ MUTLAK VARDIR.!!!
Ülkede gelişen skandallardan dolayi, Hakan Şükür'ün istifasiyla ilgili ağız tadıyla bir yazı yazıp, konuşamadık bile.!! Son yüz yılın en büyük hırsızlık operasyonun bu hükümet döneminde gelişmesi tessedüfi değildir. Başkaların çocukları hakkında anne ve babalara seslenen iç işler bakanı, neden kendi çocuğuna sahip çıkmayipta ülkenin talan edilmesine göz yummuştur.?
Bunu tüm hükümet ve bakanlara sorma hakkına sahip değilmiyiz? Aradan birgün geçtikten sonra Arınç efendinin açıklama yapması, sarsıntı ya da şokun ne denli büyük olduğunu bize anlatmaktadır. Bu olayin ardında hemen bazı müdürlerin görevde alınması, şokun bir kısmını bastırmak ve biraz daha düşünüp, toparlamanın hesabını yapmaktadırlar.
Başbakan'ın dün yapmış olduğu konuşmada, halkın hiç bir şeyden haberi yokken, meydan okuması ve masumiyet gölgesine tekrar sığınması, bu ülkenin nasıl bir noktaya geldığini göstermektedir. Orda bulunan toplum bu sözlerin durup dururken neden konuştuğunun hesabını yapmadan veya sorgulamadan, tüm gücüyle başbakan'ın, sözlerine karşı birliktellik gösterisine dönmüştü. Bu konuşma yolsuzlukların üstünü kapatmak içindi çünkü. Ama halk bunu bilmiyordu.!!
Ülkenin bedeni, ruhu, ilkesi, yaşamsal tarzı, ekonomisi, hukuk anlayişin, siyasi yapısı nasıl çürüdüğünü,kokusunun her tarafı ve ülkenin dışına kadar yayılamsı, hiç şaşırtıcı değildir. Hükümet taraftarların yapmış oldukları açıklamalarda ki, hashasiyeti kendi mağduriyetlerin üzerinde dem vururken, hiç birisi bu gerçekten büyük vurgundur ve biz bundan utanç duymaliyiz diye bir açıklamaya denk gelen var mı?
Yani korkunç bir enkaz yerde görünüyor olmasında bu kadar onursuzca ve pişkin bir şekilde açıklamaların olması, bir kez daha ülkeyi bu utanç tablosunu yaşatır kılmışlardır.
11 Yıldır bir türlü mağduriyet abidesinden kutulamayan iktidar, cemaat ve kendi aralarındaki saltanat ve mal paylaşımı kavgasında yine başka yerleri hedef gösterir psikolojisiyle, saldırının daha fazala dozunu artırmıştır. Askerleri dizaym edeyim derken, polis devletini güçlendirip, onlara her seferinde övgüler yağdırıp, halkın üzerine kurşunlar yağdırırken, kimseleri görevden almak değil, üstellik ödüllendirerek, görevlerinin başında kalmasını sağladınız.
Ayni polis gezi direnişinde gençleri öldürüp, binlerce yaralı ve binlerce tutuklamalar yaparken emri ben verdim deyip böbürlenen çavuş, bugün o polisin gelip kendi kapısının çalınacağı korkusuyla rengi benzi atmıştır. Kurmuş olduğunuz tuzağa öyle bir gireceksiniz ki, bin yıl yaşamış olsanız bile bu sizin aklınızı başınıza getirmeyecektir. Çok uç noktalara dokunup toplumu bölme aşamasına getirip, hiç acımadan bu kadar sivri alanlar yaratıp, bu ülkede en dehlikeli kuşakların gelişmesine yardımcı oldunuz.!!
Başbakan, kendi özel ulusunu milletini yaratarak, ona karşı muhalif olanlara meydan okumaya devam etmiştir. Herkes düşman ve herkes ona karşı bir rakip algısına girmiş oldu. Bu korku, kendine karşı olan zaaflarını da kullanarak ,bir başka korkuya ülkeyi emanet etmiştir. Birbirlerin kuyruğuna basarak yolsuzluk, hırsızlık, canillik, hukuksuzluk, ayrımcılık, böl parçala ye taktiğini geliştirmiş olarak, birbirinizin düğmesine basarak meydan okumanızdan, ülke darbe görecektir.
Beter olunuz, ama siz beter olunanan kadar da bu ülkenin ekonomisi ve bir çok şey daha dibe vuracaktır. Siyasi kanalların tıkandığı, hırsızların korunduğu, bakanların bunca yolsuzluğun kendi çocuklarınca yapılması ve kendi makamlarında halen oturmaları ise, dünyanınn bir başka yerinde örneği yoktur. Bu utanç verici tablonun sadece bizlere mahsuz olduğunuda belirtmek isterim. İşin ucu size dokununca emniyet müdürlerini hemen görevde alma yetkisini devreye koymuş olursunuz; peki bunca olaylar olunca neden hiç bir polisin veya emniyet müdürünün ayni yerinden durmasını sağladınız?
Duvara yazı yazan 13 yaşındaki çocukta tutunuz da, avukatların, siyasilerin, öğrencilerin, Gaztecilerin, muhalif olan her kim varsa, acımadan ceza yağdırıp içeri tıkarken, kendi hırsızlarınıza koruma zırhını daha güçlendirerek, başka şekilde yol kesmeye çalışmanız hiç bir inandırıcı yanı kalmamıştır. Onun için ülkede bu kadar çürüme varken, demokrasinin gelişmesi, hukukun bağımsız olması, yargının özgür karar kılmasının kolay olmadığını biliyor ve algılıyoruz.. Hiç bir kurum bağımsız değildir ve olmayacakta. Artık çuval delinmiş, pislikleriniz ortalığa saçılmıştır. Bu halkı kandırıp, göbeğinizi kaşımayacaksınız gayri. Şapka düştü kel göründü.
Üstellik yargıyı ve polisi cemaatta teslim ettiniz kendi elinizle, şimdi niye ağlıyorsunuz? Eh, etme bulma dünyasıdır. Koruduğun ilan birgün seninde gövdeni sarar ve tüm kemiklerini içten içe kırarken, bin yıllık zehirinide bırakarak yaşam bulacaktır.
Mademki herkes size karşıdır algısı hakkim, demek ki doğru yerde ve doğru bir merkezde olmadığınızdır.
SENİN ZULMÜN SENİN BAŞINI YİYECEKTİR. BUN U HİÇ BİR ZAMAN UNUTMA BAŞEFENDİ.
Burda muhalif olan tüm güçlerin, bu durumda çok dikkatlı davranılmasında yarar vardır. Hiç birsini ayirt etmeden taraf veya bu daha iyi, bu daha kötü bir algıya kapılmasınlar. Her ikisi kötüdür, her ikisi felakettir ve her ikisi karanlığa hizmet etmektedir.
Saygılarımla...
İpek Bayrak..18.12.2013
Ülkede gelişen skandallardan dolayi, Hakan Şükür'ün istifasiyla ilgili ağız tadıyla bir yazı yazıp, konuşamadık bile.!! Son yüz yılın en büyük hırsızlık operasyonun bu hükümet döneminde gelişmesi tessedüfi değildir. Başkaların çocukları hakkında anne ve babalara seslenen iç işler bakanı, neden kendi çocuğuna sahip çıkmayipta ülkenin talan edilmesine göz yummuştur.?
Bunu tüm hükümet ve bakanlara sorma hakkına sahip değilmiyiz? Aradan birgün geçtikten sonra Arınç efendinin açıklama yapması, sarsıntı ya da şokun ne denli büyük olduğunu bize anlatmaktadır. Bu olayin ardında hemen bazı müdürlerin görevde alınması, şokun bir kısmını bastırmak ve biraz daha düşünüp, toparlamanın hesabını yapmaktadırlar.
Başbakan'ın dün yapmış olduğu konuşmada, halkın hiç bir şeyden haberi yokken, meydan okuması ve masumiyet gölgesine tekrar sığınması, bu ülkenin nasıl bir noktaya geldığini göstermektedir. Orda bulunan toplum bu sözlerin durup dururken neden konuştuğunun hesabını yapmadan veya sorgulamadan, tüm gücüyle başbakan'ın, sözlerine karşı birliktellik gösterisine dönmüştü. Bu konuşma yolsuzlukların üstünü kapatmak içindi çünkü. Ama halk bunu bilmiyordu.!!
Ülkenin bedeni, ruhu, ilkesi, yaşamsal tarzı, ekonomisi, hukuk anlayişin, siyasi yapısı nasıl çürüdüğünü,kokusunun her tarafı ve ülkenin dışına kadar yayılamsı, hiç şaşırtıcı değildir. Hükümet taraftarların yapmış oldukları açıklamalarda ki, hashasiyeti kendi mağduriyetlerin üzerinde dem vururken, hiç birisi bu gerçekten büyük vurgundur ve biz bundan utanç duymaliyiz diye bir açıklamaya denk gelen var mı?
Yani korkunç bir enkaz yerde görünüyor olmasında bu kadar onursuzca ve pişkin bir şekilde açıklamaların olması, bir kez daha ülkeyi bu utanç tablosunu yaşatır kılmışlardır.
11 Yıldır bir türlü mağduriyet abidesinden kutulamayan iktidar, cemaat ve kendi aralarındaki saltanat ve mal paylaşımı kavgasında yine başka yerleri hedef gösterir psikolojisiyle, saldırının daha fazala dozunu artırmıştır. Askerleri dizaym edeyim derken, polis devletini güçlendirip, onlara her seferinde övgüler yağdırıp, halkın üzerine kurşunlar yağdırırken, kimseleri görevden almak değil, üstellik ödüllendirerek, görevlerinin başında kalmasını sağladınız.
Ayni polis gezi direnişinde gençleri öldürüp, binlerce yaralı ve binlerce tutuklamalar yaparken emri ben verdim deyip böbürlenen çavuş, bugün o polisin gelip kendi kapısının çalınacağı korkusuyla rengi benzi atmıştır. Kurmuş olduğunuz tuzağa öyle bir gireceksiniz ki, bin yıl yaşamış olsanız bile bu sizin aklınızı başınıza getirmeyecektir. Çok uç noktalara dokunup toplumu bölme aşamasına getirip, hiç acımadan bu kadar sivri alanlar yaratıp, bu ülkede en dehlikeli kuşakların gelişmesine yardımcı oldunuz.!!
Başbakan, kendi özel ulusunu milletini yaratarak, ona karşı muhalif olanlara meydan okumaya devam etmiştir. Herkes düşman ve herkes ona karşı bir rakip algısına girmiş oldu. Bu korku, kendine karşı olan zaaflarını da kullanarak ,bir başka korkuya ülkeyi emanet etmiştir. Birbirlerin kuyruğuna basarak yolsuzluk, hırsızlık, canillik, hukuksuzluk, ayrımcılık, böl parçala ye taktiğini geliştirmiş olarak, birbirinizin düğmesine basarak meydan okumanızdan, ülke darbe görecektir.
Beter olunuz, ama siz beter olunanan kadar da bu ülkenin ekonomisi ve bir çok şey daha dibe vuracaktır. Siyasi kanalların tıkandığı, hırsızların korunduğu, bakanların bunca yolsuzluğun kendi çocuklarınca yapılması ve kendi makamlarında halen oturmaları ise, dünyanınn bir başka yerinde örneği yoktur. Bu utanç verici tablonun sadece bizlere mahsuz olduğunuda belirtmek isterim. İşin ucu size dokununca emniyet müdürlerini hemen görevde alma yetkisini devreye koymuş olursunuz; peki bunca olaylar olunca neden hiç bir polisin veya emniyet müdürünün ayni yerinden durmasını sağladınız?
Duvara yazı yazan 13 yaşındaki çocukta tutunuz da, avukatların, siyasilerin, öğrencilerin, Gaztecilerin, muhalif olan her kim varsa, acımadan ceza yağdırıp içeri tıkarken, kendi hırsızlarınıza koruma zırhını daha güçlendirerek, başka şekilde yol kesmeye çalışmanız hiç bir inandırıcı yanı kalmamıştır. Onun için ülkede bu kadar çürüme varken, demokrasinin gelişmesi, hukukun bağımsız olması, yargının özgür karar kılmasının kolay olmadığını biliyor ve algılıyoruz.. Hiç bir kurum bağımsız değildir ve olmayacakta. Artık çuval delinmiş, pislikleriniz ortalığa saçılmıştır. Bu halkı kandırıp, göbeğinizi kaşımayacaksınız gayri. Şapka düştü kel göründü.
Üstellik yargıyı ve polisi cemaatta teslim ettiniz kendi elinizle, şimdi niye ağlıyorsunuz? Eh, etme bulma dünyasıdır. Koruduğun ilan birgün seninde gövdeni sarar ve tüm kemiklerini içten içe kırarken, bin yıllık zehirinide bırakarak yaşam bulacaktır.
Mademki herkes size karşıdır algısı hakkim, demek ki doğru yerde ve doğru bir merkezde olmadığınızdır.
SENİN ZULMÜN SENİN BAŞINI YİYECEKTİR. BUN U HİÇ BİR ZAMAN UNUTMA BAŞEFENDİ.
Burda muhalif olan tüm güçlerin, bu durumda çok dikkatlı davranılmasında yarar vardır. Hiç birsini ayirt etmeden taraf veya bu daha iyi, bu daha kötü bir algıya kapılmasınlar. Her ikisi kötüdür, her ikisi felakettir ve her ikisi karanlığa hizmet etmektedir.
Saygılarımla...
İpek Bayrak..18.12.2013
ÇUVALLAYİP, DUVARA TOSLAYAN HUKUK.!!
Hukukun, hukuksuzluğu bir kez daha tescil edilmiş ve suratımıza şamar gibi inmiştir.. Ne zaman insan demiş olsak, hukuk karşımızda tufan yaratmakta. Ne zaman ülke demiş, hukuk ülkeyi böler niteliğe gelmiş olur. Ne zaman insan hakları ve özgürlük demiş olsak, hukuk çuvallayarak duvara toslar ve acımasızlığını yaşatmış olur. Asıl ülkeyi bölmek isteyen devletin, sistematik uygulamasıyla gelişen faşizmin, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin önündeki aşılmaz bariyeridir. Bir ülkeyi ayakta tutacak olan adalet ve hukuk anlayişidir. Bu anlayişte uzak olan ülkeler, diktatör ve faşizmdir. Bu durumda ülke zarar görür ve adalet anlayişi ve güvencesi ortada kalkmış olur.
Adaleti olmayan yerden hukuk çıkmaz, yasalarını demokratıkleştirmeyen bir ülkeden, toplumsal uzlaşı ve barış sağlanamaz. iktidarın duvarına sırtını verip beslenen yöneticilerden uzlaşı çıkmaz. vs. vs. Çok neden sayabiliriz.!!!
Devletin dizayn yapısına uygun değilseniz, onun zorba yapısı heran karşınızda bir kuvet olarak çıkmaktadır. Tek milletli, tek bayraklı, tek devletli yapının devamına hizmet eden iktidar ise, bu faşizmin güçlenmesine daha bir katkı sunmuştur. Kendinden olmayanların yaşama şansının olmadığı bir ülkede, hukuktan, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden bahsetmenin imkanı olmadığı gibi, hergün nerdeyse kelle keser avcılar haline gelmiş bir otoriter yapının içinde insanlar kendilerini koruyacak, savunacak hiç bir kapının olmadığınıda bilmenin utancını yaşiyoruz.
İşte Balbay'la, BDP vekillerin arasındaki bariyer faşimin hukuksuzluğunu aşamayince; net bir biçimde gözler önüne sermiştir. Burda barış çıkar mı hayır. Burda insan hak ve özgürlükler konusunda kanamalar devam eder mi, eder! Burda insanlık büyük bedel öder mi öder! Her konuda büyümüş enkaz olan ülke yaşamını ipotek eden anlayiş, karanlık günlerini yaşatır mı, yaşatır.!!
Çanakkale de 13 yaşında ki çocuğun mahkümiyetine karar verir mi, verir! Nedir duvara kahrolsun faşizm ve kahrolsun iktidar diye yazmış. Elbette, iktidar ve faşimz yan yana gelince, böyle bir hukukta karşımıza çıkmaktadır. Bu yapılanmadan ülke kutulmadıkça, tüm enerjisini, değerini, siyasi yapısını, ekonomisini, itibarını, kaybetmiş olmaktadır.
Kaç devlet yapısının olduğunu, hangi kuvetler birliğin ülkeyi yönettiğini, bilmez hale geldiğimiz bu çöküntünün, yıllarca yıl temizlenemeyeceği gibi görünmektedir. Bu iktidarla beraber, bu güçler ayrılığın can yakıcı haline şahit olmakla birlikte, açıkta meydan okumalarına da tanık olmamızı sağlamıştır. Tarafların veya mahalif grupların, azınlık inanç ve kültürlerin, baş vuracağı hiç bir mercihin olmadığını bilmek ise, gün geçtikçe daha çok yüreğimizi derin acıtmasına yol açmaktadır. BU UTANÇ VERİCİ YAPIDAN, BU ÜLKE BİRAN ÖNCE KURTULMASI DİLEĞİYLE... Saygılarımla..
İpek Bayrak...16.12.2013
Hukukun, hukuksuzluğu bir kez daha tescil edilmiş ve suratımıza şamar gibi inmiştir.. Ne zaman insan demiş olsak, hukuk karşımızda tufan yaratmakta. Ne zaman ülke demiş, hukuk ülkeyi böler niteliğe gelmiş olur. Ne zaman insan hakları ve özgürlük demiş olsak, hukuk çuvallayarak duvara toslar ve acımasızlığını yaşatmış olur. Asıl ülkeyi bölmek isteyen devletin, sistematik uygulamasıyla gelişen faşizmin, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin önündeki aşılmaz bariyeridir. Bir ülkeyi ayakta tutacak olan adalet ve hukuk anlayişidir. Bu anlayişte uzak olan ülkeler, diktatör ve faşizmdir. Bu durumda ülke zarar görür ve adalet anlayişi ve güvencesi ortada kalkmış olur.
Adaleti olmayan yerden hukuk çıkmaz, yasalarını demokratıkleştirmeyen bir ülkeden, toplumsal uzlaşı ve barış sağlanamaz. iktidarın duvarına sırtını verip beslenen yöneticilerden uzlaşı çıkmaz. vs. vs. Çok neden sayabiliriz.!!!
Devletin dizayn yapısına uygun değilseniz, onun zorba yapısı heran karşınızda bir kuvet olarak çıkmaktadır. Tek milletli, tek bayraklı, tek devletli yapının devamına hizmet eden iktidar ise, bu faşizmin güçlenmesine daha bir katkı sunmuştur. Kendinden olmayanların yaşama şansının olmadığı bir ülkede, hukuktan, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden bahsetmenin imkanı olmadığı gibi, hergün nerdeyse kelle keser avcılar haline gelmiş bir otoriter yapının içinde insanlar kendilerini koruyacak, savunacak hiç bir kapının olmadığınıda bilmenin utancını yaşiyoruz.
İşte Balbay'la, BDP vekillerin arasındaki bariyer faşimin hukuksuzluğunu aşamayince; net bir biçimde gözler önüne sermiştir. Burda barış çıkar mı hayır. Burda insan hak ve özgürlükler konusunda kanamalar devam eder mi, eder! Burda insanlık büyük bedel öder mi öder! Her konuda büyümüş enkaz olan ülke yaşamını ipotek eden anlayiş, karanlık günlerini yaşatır mı, yaşatır.!!
Çanakkale de 13 yaşında ki çocuğun mahkümiyetine karar verir mi, verir! Nedir duvara kahrolsun faşizm ve kahrolsun iktidar diye yazmış. Elbette, iktidar ve faşimz yan yana gelince, böyle bir hukukta karşımıza çıkmaktadır. Bu yapılanmadan ülke kutulmadıkça, tüm enerjisini, değerini, siyasi yapısını, ekonomisini, itibarını, kaybetmiş olmaktadır.
Kaç devlet yapısının olduğunu, hangi kuvetler birliğin ülkeyi yönettiğini, bilmez hale geldiğimiz bu çöküntünün, yıllarca yıl temizlenemeyeceği gibi görünmektedir. Bu iktidarla beraber, bu güçler ayrılığın can yakıcı haline şahit olmakla birlikte, açıkta meydan okumalarına da tanık olmamızı sağlamıştır. Tarafların veya mahalif grupların, azınlık inanç ve kültürlerin, baş vuracağı hiç bir mercihin olmadığını bilmek ise, gün geçtikçe daha çok yüreğimizi derin acıtmasına yol açmaktadır. BU UTANÇ VERİCİ YAPIDAN, BU ÜLKE BİRAN ÖNCE KURTULMASI DİLEĞİYLE... Saygılarımla..
İpek Bayrak...16.12.2013
C.TESİ ANNELERİ..!!
gözüm her takıldığında
dert ağlar
anaların yüreğinde;
zalim kan kusarken
beşiğinde,
zulüm kol gezer
memleketinde,
ağlayan c.tesi annelerin
yüreğinde.
çığlıklar büyür
can içinde
canan ağlar düşlerinde,
dilsizdir duvarların
yankıları
sarar
çoğalan bedenlerde,
ağlayan c.tesi
annelerin yüreğinde.
ninniler tükendi
ağıtlarında,
her çırpındıkça
büyür öfkesi;
gök kubbe altında,
ağlayan
c. tesi annelerin
yüreğinde.
Hiç bir acı, annelerin yürek acısından daha keskin değildir. Bunu anladığımız zaman anaların feryatlarını daha iyi algılarız..!! Bu şiir'imi, c.tesi annelerine adiyorum. Onların acıyan yüreklerinden sevgiyle öpüyorum.. Saygılarımla...
gözüm her takıldığında
dert ağlar
anaların yüreğinde;
zalim kan kusarken
beşiğinde,
zulüm kol gezer
memleketinde,
ağlayan c.tesi annelerin
yüreğinde.
çığlıklar büyür
can içinde
canan ağlar düşlerinde,
dilsizdir duvarların
yankıları
sarar
çoğalan bedenlerde,
ağlayan c.tesi
annelerin yüreğinde.
ninniler tükendi
ağıtlarında,
her çırpındıkça
büyür öfkesi;
gök kubbe altında,
ağlayan
c. tesi annelerin
yüreğinde.
Hiç bir acı, annelerin yürek acısından daha keskin değildir. Bunu anladığımız zaman anaların feryatlarını daha iyi algılarız..!! Bu şiir'imi, c.tesi annelerine adiyorum. Onların acıyan yüreklerinden sevgiyle öpüyorum.. Saygılarımla...
FADİME ANA İÇİN.!!
gökyüzü üşüyor senin kadar
ben
ve benim kadar sen.
her ananın kucağında
ağlayan bebek
donar göz pınarı
yanlızlığı gibi.
tüm hücrelerim
üşürken,
kederim
dert ortağım kadar
yakındır
ben olan sana.
ağlamasın analar
kayıpların
koynunda,
her vedaya
el sallarcasına.
İpek Bayrak..15.12.2013
Fadime Ayvalıtaş'ın, hayatının kaybetmesini büyük üzüntüyle karşıladım. Bunca acıya dayanacak bir gücünün kalmadığı ve yaşamış olduğu izdirabın sonuna gelerek, hayatta veda etmiştir. Tüm ailesine, sevenlerine ve dostlarına baş sağlığı diliyorum..Işıklar içinde uyu Fadime ana, oğluna kavuşmanın mutluluğunu yaşa artık!! Hep anılacaksınız ve hep bizimlesiniz.. Sevgili yürekli kadın.!!. O, acıyan yüreğinden öperim. Uğurun açık olsun.!!
gökyüzü üşüyor senin kadar
ben
ve benim kadar sen.
her ananın kucağında
ağlayan bebek
donar göz pınarı
yanlızlığı gibi.
tüm hücrelerim
üşürken,
kederim
dert ortağım kadar
yakındır
ben olan sana.
ağlamasın analar
kayıpların
koynunda,
her vedaya
el sallarcasına.
İpek Bayrak..15.12.2013
Fadime Ayvalıtaş'ın, hayatının kaybetmesini büyük üzüntüyle karşıladım. Bunca acıya dayanacak bir gücünün kalmadığı ve yaşamış olduğu izdirabın sonuna gelerek, hayatta veda etmiştir. Tüm ailesine, sevenlerine ve dostlarına baş sağlığı diliyorum..Işıklar içinde uyu Fadime ana, oğluna kavuşmanın mutluluğunu yaşa artık!! Hep anılacaksınız ve hep bizimlesiniz.. Sevgili yürekli kadın.!!. O, acıyan yüreğinden öperim. Uğurun açık olsun.!!
İnsanı ölümsüz kılan yaşı değil, yaşadıkları ve onurluca verdiği mücadeledir. O halen 17 yaşında ve halen gençtir. Erdal Eren'in, yaşını büyüterek darağacına götürenler, acaba hiç düşündüler mi; O, hep genç olarak yaşayacak ve bizlerde, tarihin çöplüğünde lanetle anılıp kaybolacağız DİYE?
Binlerce yıl gemiş olsa bile, direnenler hep yaşam bulacaktır toplum yüreğinde, siz katiller, faşist çeteler ve kana doymayan vampirler, doğduğunuza bile sevinmeyecek kadar kendinizi lanetleseniz bile, yapmış olduğunuz zulümde kurtulamayacksınız..Ayrıca, bu ülkenin devrimcileri, yurtsever halkı ve aydınları kolay kolay sizlere ve sizlerden sonra gelecek olan zalimlere, hiç bir vakit teslim olmayacak, boyun eğmeyecek ve yenilmeyecektir. Erdal Eren'i, saygı sevgiyle anaraken, o gencecik yüreğinde öperim. HEP YAŞAYACAKSIN GENÇ ADAM..!!
İpek Bayrak..13.12.2013
Binlerce yıl gemiş olsa bile, direnenler hep yaşam bulacaktır toplum yüreğinde, siz katiller, faşist çeteler ve kana doymayan vampirler, doğduğunuza bile sevinmeyecek kadar kendinizi lanetleseniz bile, yapmış olduğunuz zulümde kurtulamayacksınız..Ayrıca, bu ülkenin devrimcileri, yurtsever halkı ve aydınları kolay kolay sizlere ve sizlerden sonra gelecek olan zalimlere, hiç bir vakit teslim olmayacak, boyun eğmeyecek ve yenilmeyecektir. Erdal Eren'i, saygı sevgiyle anaraken, o gencecik yüreğinde öperim. HEP YAŞAYACAKSIN GENÇ ADAM..!!
İpek Bayrak..13.12.2013
VAN İÇİN.
Bir kentin ıssız,
çocuğuyum ben;
uyurken uyanmadan öldüğüm.
döşüme kar yağarken,
fırtınalar
değdi can tenime,
üşürken
yüreğim yanıktır
ANNE.!
hayallerim kırık dökük
kayboldukça,
tek tek
savruldum dört bir yanma.
yorganıma sarıldı
kar taneleri,
buz tutarken
düşlerim üşüdü,
ben çok
yorgundum
ANNE.!
şehirler dilsiz
okşar can tenimi
acır her yanım.
Ve
şehirler suskun,
karanlıkların
gölgesinde geçerken
çocukluğum,
hiç tanıyanım
yokmuş gibi
baktılar,
dil rengime
ANNE.!.
mevsimler şaşkın
ağlarken üstüme,
ben çoktan
vaz geçmiştim
düşlerimden
ANNE.!
İpek Bayrak..12.12.2013
Bir kentin ıssız,
çocuğuyum ben;
uyurken uyanmadan öldüğüm.
döşüme kar yağarken,
fırtınalar
değdi can tenime,
üşürken
yüreğim yanıktır
ANNE.!
hayallerim kırık dökük
kayboldukça,
tek tek
savruldum dört bir yanma.
yorganıma sarıldı
kar taneleri,
buz tutarken
düşlerim üşüdü,
ben çok
yorgundum
ANNE.!
şehirler dilsiz
okşar can tenimi
acır her yanım.
Ve
şehirler suskun,
karanlıkların
gölgesinde geçerken
çocukluğum,
hiç tanıyanım
yokmuş gibi
baktılar,
dil rengime
ANNE.!.
mevsimler şaşkın
ağlarken üstüme,
ben çoktan
vaz geçmiştim
düşlerimden
ANNE.!
İpek Bayrak..12.12.2013
İNSAN HAKLARIN OLMADIĞI BİR HAKKIN GÜNÜ.!!
10 Aralık insan hakları günü, analar günü, babalar günü; kadınlar günü çocuklar günü vs. gibi günlere bölünmüş bir yaşamın içinde hiç bir günün kendi özel durumunda kutlanıp, hakkedecek noktada asla olmamıştır. Hangi yanımıza dönsek, bu saydığımız günlerin üzerine zulüm çullanmış olduğu, yaşamsal alanları ve günlerimizi karaya bağlamıştır. Zifiri karanlığa büründürülen günlerin kendi anlam ve itibarinide kaybetmiştir.
Temelde hepsi insan haklarını ilgilendiren sorunların kendisidir bu günlerin anlamı.!!
Dünya ve ülkemizde her gün kan kokusunda cinnetli hale gelmiş insanlık, can çekişmekte olunca, bu günün anlamınıda kavrayacak düzey ve istikamette olamayacaktır.. Yaşamın kendine özgü bir bilinci ve algısı vardır. O bilinç oluşamayan sistem ve yapılanmalarda, hak ihlallarını daha şiddetli görmekte olacağız.
Kanun ve yasalar parti liderlerin iki dudağı arasında erimeye yüz tutarsa, hukuk çullayip, adaleti vuruyorsa, adalet vicdanları yaraliyorsa, hangi insan haklarını konuşacağız ki? Her gün dirhem dirhem insanlığımızı, vicdanımızı, cüzdanların arasında aramaya kalkınca, ne denli insanlığın bittiğinede şahit olduğumuzun gerçeğini değiştiremiyor ne yazık ki..!!!.
1:İnsanlar yaşamlarında, aşı, ekmeği, yatağı, barınaracak bir yeri ve ortamı yoksa hangi haklardan bahsedebiliriz ki?
2.Dünya da ve ülkemizde milyonlarca çocuğun aç yaşadı, yatakları olmadığı, sokak şiddettine mahruz kaldığı, her türlü kötülüğün içine atıldığı, tecevüze uğratıldığı, hırsızlığa, eroin ve esrarın pençesine düştüğü, bunca şiddet yaşatılıp öldürüldüğü, küçücük bedenleriyle ağır işlerde çalıştırıldığı, sokakların barınak olarak görüldüğü, itilip kakıldığı ve cezaevlerine bile konulduğunu görmek, insan hakkının olmadığı ve zulüm yapanların kendi haklarının daha ön planda olduğunu görmekteyiz.
3. Yine kadınların, yaşamsal alanlarını gasbeden hergün dünyanın ve ülkemizin bir çok yerinde şiddet ve tecevüzler sonucu hayatlarının kaybeden binlerce ve on binlerce kadının, haklarının insan hakkı olarak bile algılanmadığını bilince, insan hakların nerde olduğunu düşüncesine sefkeder olmuştur.
4. Yaşlıların, düşkünlerin, sakatların nasıl mağdur olduklarını, sokaklara atıldıklarınada tanığızdır.
5. Emperyal şirketlerin iki dudağı arasına sıkışan haklar, insan hakları değildir.!! Bu aç gözlü sermayelerin paylaşımlarında dünyanın yarısından fazlası açlıkla, savaşla ve her türlü kötülükle mücadele etmek zorunda bırakılıyorsa, orda bir sorun var demektir. Ekolojik dengenin bozulması ve yer kürenin hastalanıp feryat etmeside bunun için değilmidir?
Bu zalim çarkın karşısında tavır almayip ve bunların isteğini yerine getiren ülke ve liderler de ayni çarkın pedallarına takılarak, onlara teslim olmuşlardır. Üretim ve tüketimin sonu yoktur elbet, ama dünyanın ve insanlığın geldiği ve geleceği bir son mutlak vardır. Bunu göremeyecek kadar gözlerine kan bürünmüş bu aç gözlü sermaye güçleri, hangi haklara sahip olduğumuzu da çok iyi göstermektedir.
İnsan haklarını koruyacak yasalar yoksa, her gün insanlık kaybediyorsa, burda bir sorunun olduğunu düşünmek ve çareler üretmek zorundadır.
Hukuk, adalet, güvence, demokrası, özgürlükler her toplum ve birey içindir. Ayrıca varolan her canlı içindirde. Bunu sağladığımız zaman bu çarkın dişlerini kırıp, hakkedilmesi gereken yere gönderilmesidir.
Günümüz dünyasında yasalar zengini daha zengin, fakiri daha fakir hale getirmek için oluşmuş gibi görünmektedir.
Ülkemizde, halen yüz binlerce insan suçsuz yere cezaevlerinde yatmaktaysa, burda bir sorunun olduğunu ve ayrıca nice hukukçunun içerde olması da manidar değilmidir? Hukukçu bile mağdur olacak bir noktaya geliyorsa, o ülkede haktan ve hukuktan söz edilemez. Ekonomiyi kendi güçleri arasında paydenlerde hesap sorulmuyorsa, burda bir sorun var demektir.
Sokaklarda insanlar devletin polisi tarafından öldürülüyorsa, orda sorun var demektir.
Roboski de insanların üzerine bombalar yağıyor ve bedenleri paranparça olabiliyorsa orda sorun var demektir.
Barış getireceğiz, hak ve özgürlüklerin kanallarını açacağız deyip bağıranlar, 11 yıldır hiç bir acıyi dindirmedikleri gibi, daha çok şahinleştiklerini görüp yaşadık bu ülkede. Bunlar insan haklarında bile haberleri olmayanların ve kendi düşlerinden, kendi rüyalarına dalanların haklarıdır..
Hergün sokaklarda devletin şiddeti ve kendini bilmez eşlerinin veya sevgili görünüpte sevgisizlikle nasıl kadınları öldürdüklerini biliyoruz. Kürtlerin, alevilerin, ermenilerin, süryanilerin, ezilenlerin, işçinin, köylünün, emekçinin, konuşanın, yazanın, sanat üretenin, doktorun, hukukçunun, eğitmenin,kadının ve tüm insanlığı kapsayacak nice haklarının yok sayıldığı bir ülkenin hergün utancıyla uyanıp, tekrar uyumaktayiz. Hal böyle oluncada insan hakları günü neyimize ki?
Hakkı olmayanların haklarını koruyan gün demiş olsak, daha bir anlam ifade edebilir belki..
Adalet mülkün temellidir diye yazılan yazının havada kaldığınıda biliyoruz. Adalet, hukuk, özgürlük ve demokrası temellini oluşturmadan, mülkün temellini de sağlayamayiz..
Her yanımız göz yaşı kan ve acıyla kuşatılmışken, hiç bir haktan söz edilemez ve konuşmanın bir anlamıda olmaz.. Saygılarımla...
İpek Bayrak...10.12.2013
10 Aralık insan hakları günü, analar günü, babalar günü; kadınlar günü çocuklar günü vs. gibi günlere bölünmüş bir yaşamın içinde hiç bir günün kendi özel durumunda kutlanıp, hakkedecek noktada asla olmamıştır. Hangi yanımıza dönsek, bu saydığımız günlerin üzerine zulüm çullanmış olduğu, yaşamsal alanları ve günlerimizi karaya bağlamıştır. Zifiri karanlığa büründürülen günlerin kendi anlam ve itibarinide kaybetmiştir.
Temelde hepsi insan haklarını ilgilendiren sorunların kendisidir bu günlerin anlamı.!!
Dünya ve ülkemizde her gün kan kokusunda cinnetli hale gelmiş insanlık, can çekişmekte olunca, bu günün anlamınıda kavrayacak düzey ve istikamette olamayacaktır.. Yaşamın kendine özgü bir bilinci ve algısı vardır. O bilinç oluşamayan sistem ve yapılanmalarda, hak ihlallarını daha şiddetli görmekte olacağız.
Kanun ve yasalar parti liderlerin iki dudağı arasında erimeye yüz tutarsa, hukuk çullayip, adaleti vuruyorsa, adalet vicdanları yaraliyorsa, hangi insan haklarını konuşacağız ki? Her gün dirhem dirhem insanlığımızı, vicdanımızı, cüzdanların arasında aramaya kalkınca, ne denli insanlığın bittiğinede şahit olduğumuzun gerçeğini değiştiremiyor ne yazık ki..!!!.
1:İnsanlar yaşamlarında, aşı, ekmeği, yatağı, barınaracak bir yeri ve ortamı yoksa hangi haklardan bahsedebiliriz ki?
2.Dünya da ve ülkemizde milyonlarca çocuğun aç yaşadı, yatakları olmadığı, sokak şiddettine mahruz kaldığı, her türlü kötülüğün içine atıldığı, tecevüze uğratıldığı, hırsızlığa, eroin ve esrarın pençesine düştüğü, bunca şiddet yaşatılıp öldürüldüğü, küçücük bedenleriyle ağır işlerde çalıştırıldığı, sokakların barınak olarak görüldüğü, itilip kakıldığı ve cezaevlerine bile konulduğunu görmek, insan hakkının olmadığı ve zulüm yapanların kendi haklarının daha ön planda olduğunu görmekteyiz.
3. Yine kadınların, yaşamsal alanlarını gasbeden hergün dünyanın ve ülkemizin bir çok yerinde şiddet ve tecevüzler sonucu hayatlarının kaybeden binlerce ve on binlerce kadının, haklarının insan hakkı olarak bile algılanmadığını bilince, insan hakların nerde olduğunu düşüncesine sefkeder olmuştur.
4. Yaşlıların, düşkünlerin, sakatların nasıl mağdur olduklarını, sokaklara atıldıklarınada tanığızdır.
5. Emperyal şirketlerin iki dudağı arasına sıkışan haklar, insan hakları değildir.!! Bu aç gözlü sermayelerin paylaşımlarında dünyanın yarısından fazlası açlıkla, savaşla ve her türlü kötülükle mücadele etmek zorunda bırakılıyorsa, orda bir sorun var demektir. Ekolojik dengenin bozulması ve yer kürenin hastalanıp feryat etmeside bunun için değilmidir?
Bu zalim çarkın karşısında tavır almayip ve bunların isteğini yerine getiren ülke ve liderler de ayni çarkın pedallarına takılarak, onlara teslim olmuşlardır. Üretim ve tüketimin sonu yoktur elbet, ama dünyanın ve insanlığın geldiği ve geleceği bir son mutlak vardır. Bunu göremeyecek kadar gözlerine kan bürünmüş bu aç gözlü sermaye güçleri, hangi haklara sahip olduğumuzu da çok iyi göstermektedir.
İnsan haklarını koruyacak yasalar yoksa, her gün insanlık kaybediyorsa, burda bir sorunun olduğunu düşünmek ve çareler üretmek zorundadır.
Hukuk, adalet, güvence, demokrası, özgürlükler her toplum ve birey içindir. Ayrıca varolan her canlı içindirde. Bunu sağladığımız zaman bu çarkın dişlerini kırıp, hakkedilmesi gereken yere gönderilmesidir.
Günümüz dünyasında yasalar zengini daha zengin, fakiri daha fakir hale getirmek için oluşmuş gibi görünmektedir.
Ülkemizde, halen yüz binlerce insan suçsuz yere cezaevlerinde yatmaktaysa, burda bir sorunun olduğunu ve ayrıca nice hukukçunun içerde olması da manidar değilmidir? Hukukçu bile mağdur olacak bir noktaya geliyorsa, o ülkede haktan ve hukuktan söz edilemez. Ekonomiyi kendi güçleri arasında paydenlerde hesap sorulmuyorsa, burda bir sorun var demektir.
Sokaklarda insanlar devletin polisi tarafından öldürülüyorsa, orda sorun var demektir.
Roboski de insanların üzerine bombalar yağıyor ve bedenleri paranparça olabiliyorsa orda sorun var demektir.
Barış getireceğiz, hak ve özgürlüklerin kanallarını açacağız deyip bağıranlar, 11 yıldır hiç bir acıyi dindirmedikleri gibi, daha çok şahinleştiklerini görüp yaşadık bu ülkede. Bunlar insan haklarında bile haberleri olmayanların ve kendi düşlerinden, kendi rüyalarına dalanların haklarıdır..
Hergün sokaklarda devletin şiddeti ve kendini bilmez eşlerinin veya sevgili görünüpte sevgisizlikle nasıl kadınları öldürdüklerini biliyoruz. Kürtlerin, alevilerin, ermenilerin, süryanilerin, ezilenlerin, işçinin, köylünün, emekçinin, konuşanın, yazanın, sanat üretenin, doktorun, hukukçunun, eğitmenin,kadının ve tüm insanlığı kapsayacak nice haklarının yok sayıldığı bir ülkenin hergün utancıyla uyanıp, tekrar uyumaktayiz. Hal böyle oluncada insan hakları günü neyimize ki?
Hakkı olmayanların haklarını koruyan gün demiş olsak, daha bir anlam ifade edebilir belki..
Adalet mülkün temellidir diye yazılan yazının havada kaldığınıda biliyoruz. Adalet, hukuk, özgürlük ve demokrası temellini oluşturmadan, mülkün temellini de sağlayamayiz..
Her yanımız göz yaşı kan ve acıyla kuşatılmışken, hiç bir haktan söz edilemez ve konuşmanın bir anlamıda olmaz.. Saygılarımla...
İpek Bayrak...10.12.2013
9 Aralık 2013 Pazartesi
Tanıktı tüm cellatlar
karanlıklarda
can çekişen yarasallar
kadar korkak.
hain tuzaklarda
beslendi yürekleri,
uzak diyarların
kavmi kadar
yabancı.
bir avuç sudan boğdular
bin kere,
gençliğim
avuçlarımda
kaybolurcasına.!
özgürüm kuşlar kadar
belki,
kanatlarım kol oldu
sardı ülkemin
dört bir yanını,
avuçlarınızda
kan kokarken,
ben su
dağıtırım
sevgiyle çoğalan
yüreklere.
adıma yazılıdır
künyem kadar
temiz,
ALİ İSMAİL KORKMAZ
diye..!!
İpek Bayrak..1.12.2013
karanlıklarda
can çekişen yarasallar
kadar korkak.
hain tuzaklarda
beslendi yürekleri,
uzak diyarların
kavmi kadar
yabancı.
bir avuç sudan boğdular
bin kere,
gençliğim
avuçlarımda
kaybolurcasına.!
özgürüm kuşlar kadar
belki,
kanatlarım kol oldu
sardı ülkemin
dört bir yanını,
avuçlarınızda
kan kokarken,
ben su
dağıtırım
sevgiyle çoğalan
yüreklere.
adıma yazılıdır
künyem kadar
temiz,
ALİ İSMAİL KORKMAZ
diye..!!
İpek Bayrak..1.12.2013
6 Aralık 2013 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)