ÜLKEMİZDE Kİ, NEWROZ BAYRAMIN ANLAMI.!!
Newroz'un, doğanın uyanışı olarak algılanması ve 21 Mart'ta DOĞA kışlık
giysilerinde arınıp, yeni giysilere bürünmesiyle anılsa bile; kürtler,
aleviler, zerdüştler, ezidiler ve bir çok halklar için başka bir
kavramla anılmaktır..
Biz biliriz ki, doğanın kendi içindeki
yaşamsal bir uyanışıdır 21 mart. Ama ayni zamanda Kawa'nın başlatmış
olduğu bir baş kaldırı, zalim ve zulmün
saltanatını yerle bir edip bayram olarak, kutlanmasına yol açmıştır.
Yarın D.bakır da kutlanacak olan Newroz bayramı, kürtlerin yıllardır
vermiş oldukları mücadele sonucudur.!
Bu devletin kürtlere vermiş
olduğu bir hak değildir. Bazı tartışmaları izlerken geçen yılların
karanlık günlerinde dem vurup, bu günün çok güzel haklar kürtlere
verildiğini anlatanların aklına da şaşiyorum doğrusu. Yıllar öncesine
kadar anılmayan kürt sözcüğü de yoktu ve kart kurt sonucunda oluşan bir
kelime gibi algılaniyordu.. Ama binlerce can gitti ve büyük bedeller
ödendi. Mazlum Doğan, Zekiye Alkan ( ki Zekiye benim çocukluk
arkadaşımdı) ve bir çok genç bedenlerini ateşe vererek bugüne gelindi.
Gencecik ve pırıl pırıl insanlardı ve yaşanması gereken yaşta
kendilerini ateşe tutuşturacak kadar irade sahibi olmuşlarsa dayanılması
güç olan zalimin, zulmüne karşı hayatlarını ortaya koyan birer
kawaydılar. Bayramlar veya özgürlükler kolay kazanılmiyor. Ayrıca
devletin veya Hükümetin kürtlere, alevilere, ermenilere, aydınlara,
devrimcilere, kadınlara, yoksullara ve tüm türkiye halklarına bir
özgürlük vermiş değildir. Hata gün geçtikçe çok daha derinleşen
sorunlara, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe yol açmıştır. Çivi tutmayan
kurumlar ve iktidarın bundan dolayi, bu kadar derin pisliklerin içine
girmesini sağlayan bu ülkenin hukuksuzluğu değil mi? Daha 12 eylül,
yasaların damarında beslenen bu zihniyet, yeni bir yasa yapma cesaretini
gösteremeyecek kadar cesareti yoksa, gelecek açısında da bir inandırıcı
vaadleride olmayacaktır..
Kürt açılımı dediler bir şey ortada yok.
Alevi açılımı dediler, din derslerinde alevi çocuklara küfür edilip,
çocukları isalami kuralara göre eğitiyorlar. Roman açılımı dediler ve
romanları yerlerinde sürüp, dört duvar arasına hapsetiler. Ronamların
mülküyetlerine el konup onları surların, şehirlerin dışına sürükleyip,
mülklerini rant pazarı olarak kendi aralarında pay eylediler.
Türkiye de hiç kimseye hiç bir zaman hak verilmemiştir. Kısmen de olsa
alışık olmadığımız bir durum var ise mücadele sonucunda belli sonuçlar
elde edilmiştir. Kürtlerin yıllar sonra Newroz Bayramını kutlamaları
gibi.! Başbakan ve ekibinin bundan övünüp pay çıkarmalarını ise doğru
bir düşünce olmadığı gibi seçim meydanlarında tek dil, tek millet, tek
devlet ve tek din üzerindeki israrlı yapısını sürdürmektedir.
Yani tekrarını söylersek, devlet ve hükümetin henüz hiç kimseye bir hak
verdikleri yoktur.! Bu demokratik ülkelerde ancak çözüm iki taraflı ve
çok taraflı olarak algılanıp çözülür. Yarın bir yılını dolduran barış
süreci, barışın inşaası için kürtlerin ve türkiye halklarının,
haklarının verilmesi, siyasi makümleri serbest bırakılması, dağdaki
gençlerin normal siyasi yaşama katılması, ülkede tüm toplumsal
uzlaşmanın sağlanması, barışın hakim kılması sözü vardı. Bir yıl
geçmesine rağmen henüz iki taraflı bir çözüm olmadığı gibi, tek taraflı
yürüyen ve yürütülen bir süreç var sadece.!
Bu da kürt tarafının
sağlamış olduğu bir süreçtir. Erdoğa'nın etrafında kilitlenen bir
iktidar ve devlet güdümlü çöküntüler kürtlerin sorununa çözüm
olmadıkları gibi, ülkenin hiç bir sorununa da çare değildirler.
Hükümetin elinde her hangi bir şekide barışa gidecek projeden söz
edilmezken, yarının neler getireceği kaygısıda yoktur. Sadece kendi
pisliklerini kapatma çabasına kilitlenmiş zayatlı bir iktidar, kavgacı
ve ayrımcı bir Başbakan'la ülke boğuşmaya çalışıyor.
Önemli olan
bu çürüyen yapının nasıl temizleneceği ve ülkenin tam bir demokratik
ülkeye nasıl dönüştürülmesidir.! Bu korsan aşiretçiliğin çamurunda bir
an önce bu halk mücadele edip kurtulması gerek.!
Başbakan, kan
dökülmüyor ; barışı biz sağladık demesi gibi ayakları yer tutmayan
tutarsız bir söylemden başka bir şey değildir. Yine söylüyorum ve
herkesin bildiği de budur. Kürtler ve kürt hareketi savaşı durdurma
iradesinde olmamış olsaydı, Baş efendi ve yalaka takımı ayni sözlerden
dem vuracaklarmiydi? Kürtlerden binlerce kez özür dilemelilerdir. Bu
akan kanı durdurdukları için.! D.bakır kendi barışını sağlamak için
elinde geleni yapıyor. Devlet ve iktidar buna nasıl bir cevap
verdiklerini Roboskiden dolayi çok iyi biliyoruz. Gezide halkın üzerine
çüllandıklarında ve çocukları bile terorist olarak ilan edip canlarına
kıydıklarınıda biliyoruz.! Hangi vahşetlerini bize haklılarmış gibi
gösterebilirler ki. ?
Bugün Ankara'nın göbeğinde onlarca ağacı
kesip katledikleri gibi.! Neymiş Başbaka'nın görüntüsünü bozuyormuş
diye! Böyle bir zulüm,böyle kötü ve karanlık düşünce olabilir mi?
Ortaçağda mı yaşiyoruz.? Bu nasıl bir zihniyet ve inanın insanın kanı
donuyor bunları yaşayip görünce.!
Önemli olan polisin şiddetine
karşı kahramanlık destanı yazmak değil; Sayin Baş efendi.! Polisi
demokratik bir düşünceyle eğitmek ve polisin şiddet uygulamamasını
sağlayip hukuk anlayişi içinde, birer insan haline getirmektir. Polis'le
beraber bu kadar destan yazarken hiç düşünmedin mi birgün bende bu
polisin eline düşebilirim diye? Yaradılanı sevdim yaradandan ötür
sözcüğün senin için geçerliliğini çoktan kaybettiğini bildiğimiz için,
senin para çalmanın, talan etmenin, zulüm göstermenin,
hukuksuzluğun,diktatörlüğün ve her türlü haksızlığı yapmanın dışında,
sevdiğin hiç bir şey yoktur Sayin Baş efendi..!!
Umar ve
dilerim Newroz bayramı büyük bir şenlik içinde kutlanır ve gelecekten de
barış bayramı olarakta halklar arasında hayat bulur.! Nice
bayramlara..!
İpek Bayrak..20.3.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder