SİYASETİN KİRLİLİĞİNE FEDA EDİLEN HATİP DİCLE.!!
Beş BDP'li Vekillin özgür kalması kadar önemli bir durum yok tabii! Ama ayni davalarda yatan binlerce insanın ve Hatip diclenin durumu ne olacak ve nasıl bir yorumla gündemleşecek, onu henüz konuşan veya tartışan yoktur.
Öyle saniyorum ki, Hatip Dicle, siyasetin kirine veya olumsuz giden anlayişin içinde kaybedilip, hiç konuşamama reflexsine teslim edilmiş olmasıdır.. Cemaat ve İktidarın kapışmasına kurban edilenlerden biri olsa gerek. Millet vekilliğin düşürülmesi ve onun oylarıyla ikide bir endamı gösteren AKP'li Onat hanıma hak verilmesinin haksızlığını yaşiyor olduğumuzun göstergesini yaşiyoruz. Bunu kınarken, siyasetin ne denli bir kirliliğin içinde debelendiği, hukukun çiğnendiği, anlayişların değiştiği, toplumsal duygu ve duyarlılığın hiçe sayıldığını görmek, insanın içini çok acıtan bir hadise olarak karşımızda durmaktadır.
Akşam kısmende olsa, kendini aşamayan veya köşkün duvarlarının dışına bile sesini duyuramayan bir Cumhurbaşkanı'nın ne konuştuğunun hiç anlaşılmaz bir dille ve kendisinin bile kendini anlamadığını hissetmenin hayretiyle uyanır gibi oldum.:))) Ülkede taş üstünde taş durmazken Cumhurbaşkanı ayni yerde dururken, bu taşların bu kadar neden oynadığını bilmez kadar bir acizliğin içinde kaldığını görememenin hayretiyle izledim.
Kendi yetki alanını bilmeyecek kadar aciz olanların yönetiği ülke ancak bu kadar olabilir. Bu anlayişa teslim olanların ülkeye nasıl bir gelecek sunacaklarını bilmemenin kahrını bir vatandaş olarak yaşiyorum.
Kendini hep cumhurbaşkanı olarak algılaması ve cumhurbaşkanlığın görevlerinin ne olduğunu bilmemesi ne garip bir talihsizliktir bir ülke için. Korkuluk duvarların ardında kendi sesine bile ses veremeyen bu zattın, ülkenin bu gidişatına dur diyecek niteliğe hiç sahip olmadığını, cemaat ve hükümet arasındaki uzun ve kısa dalgalı ceriyan çarpmalarından bi habersiz gibi görünmesi, hukukun bu kadar anlamsız bir noktada eriyip toz buz olması, bölünen, talan edilen ülke değerlerin üzerinde saat saat ve dakikalara bile meydan verilmeden oynanması, hırsızlığın, talanın, hilenin, kirliliğin bu denli korunmasının bedelli ve yükü ülkenin omuzlarına atılmış olması, bir başka noktalara bizleri taşımaktadır.
Zehirlerini akıtan bu unsunrlar sadece kendilerine iğneyi sokmazlar, ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal, toplumsal dengeleride zehirleyip, alt üst etmektedir.
Cezaevlerindeki durumlar ortada, kürt sorunu, alevi sorunu, emekçilerin sorunu, işçi kıyımlarının, trafik kazalarının, meydanlarda hergün kadın ölümlerinin, azınlıklar sorunu, hak ve özgürlüklerin alanı derken, çözümsüz kalan öncelikli yaşamsal değerlerin her seferinden yara alıp ertelenmiş olması ve iktidarın kendi hırsızlarının korunması için vermiş olduğu mücadelenin dişleri arasında kaybolmuştur.
ÜLKENİN BAŞINDA OLAN BİR CUMHURBAŞKANIN BÜTÜN BUNLARDAN BİR HABERDAR OLMAYİŞİ, NE KADAR HAZİN BİR SONUCUN BAŞLANGICINA HİZMET OLDUĞUNU ANLAMIŞ OLDUĞUMUZU BELİRTMEK İSTERİM. SAYGILARIMLA..
İpek Bayrak..4.1.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder