BİLMEDİĞİN BİR DİLDEN AĞLAMAK.!!!
İlkokulda Türkçe bilmediğim için yediğim dayaktan sonra anladım anadilimin önemini. Mehmet Uzun. Çocukluğumuzda ve bu yaşımıza kadar yaşamışlıklarımızın kısada olsa anlatma ihtiyacını duymak istedim. Tüm kürt çocukların ilkokulda yaşamış oldukları en büyük acı ve sıkıtıydı anadilinin yasağı.!!. Yediğimiz dayağın haddi hesabı yoktu. Türkçeyi bilmediğimiz için.! Toplum olarak hem bizi parçalamışlardı ve hemde dünya ya gözümüzü açıp, Annemizden öğrendiğimiz dil ile bizi vurmaya çalışmışlardı.
Bunun bize vermiş olduğu acı, yanlızlık, çaresizlik ve yüreğimize gömülen kederin hiç bir tarifi yoktu. Biz çocuktuk ve bu acıların gölgesinde yinede kendimiz olmaya çalışıyorduk. Ama olmuyordu. Bir yerlerden büyük bir tersliğin ve yanlışın olduğunu hep düşünerek kafa yormaya çalışıyorduk.
Biz kimiz ve neye benziyoruz acaba? diye sorardık kendimize.! Yediğimiz dayaklar sonucunda farklı olduğumuzu anlamış olsakta, horlanmak, küçümsenmek, aşağlanmaktan yine kurtulamiyorduk. Kendi ülkemizde biz yabancı gibiydik, kendimize ait ne varsa darbe görmüş, parçalanmış, örselenmiş ve en önemli olan dilimiz ise yasaklanmıştı.
Oysa'ki toplumları vareden dili, kültürü, inancı, sosyal ve siyasal yapısıdır. Bunların altını oyduğunuzdan geriye kalan hiç bir şeyin olmadığını çok daha net görebilirsiniz. Bu yetmedi, soykırım zulmünü yaşatarak, ülkede yaşayan tüm kültürleri yok etmek için büyük bir çaba içinde girildi.
Çünkü sistem böyle çalışıyordu ve böyle nefes aldığını saniyordu. Ülke halkını boğmaya çalışırken, kendinide bir yerde boğmaya çalışıp, alanlarını tel örgülerle örmeye çalışıyordu. Tekçi zihniyetin, tek dil, tek devlet ve millet kavramın altında birleşerek, anadolu topraklarını kana boğmuştu.
Ağlatmadığı ocak, kavim ve toplum yoktu. Sistem kendine bir korkuluk yaratmış, önüne duvarlar örmüş, setlerle çevirmiş ve kendini ulaşılmaz bir canavara dönüştürmüştü. Bugün milyonlarca kürdün, sürgün ve büyük bir zulüm yaşaması işte bundadır.
Ermenilerin ve tüm halkların akibeti de ayniydı. Kürtler kendi dilini, kimliğini, yaşamsal tarzını, kültürünü kazanmak için vermiş olduğu çaba ve mücadele çok büyük olmuştur. Ama, gelinen noktada kendi dilininin dilencisi haline getirilmiş olarak, para karşılığında annene, babana, kardeşlerine çağrı yapabilirsin mantığıyla tekrar aşağlanmıştır. Ne yani? insanlar anadilini parayla mı öğrenecekler? Kendi dillerini, yabancı bir dil olarak öğrenme lütfüyle karşı karşıya getirilmiştir. İşte zulumün köklü bir biçimde halen devam ettiğini görmek, insanın kanını donduracak kadar güçlü durmaktadır.
Bu tezatta teslim olmuş bir iktidarın sadece gününü kurtarma peşinde olduğunu görmek ise, daha da vahim bir noktadır. Devletin, ya da sistemin yanlışlarına karşı siyaset yapıp iktidar olanlar, gelip sistemin bir numaralı bekçisi olu vermişlerdi. Her gelen yani koltuğa oturan, sistemle hızlı bir biçimde adapta olmayi yeylemiştir. Halka zulmedenler halk kahramanı olarak ilan edilmişlerdir. Mehmet Ağarı cezaevinde kurtaran ve bugün görülmüş olan dosyası rafa kaldırılmıştır. İşte türkiye halen buralarda nefes alırken, geriye kalana demokrasi demek hayalin ötesinde bir hayal olur! Aleviler, kürtler, ermeniler, ezidiler, sosyalistler, devrimciler, öğrenciler, düşünenler, konuşanlar, yazanlar, direnişçiler, işçiler, kadınlar ve toplumun tüm kesimleri acı yaşıyorsa bu ülkede ,demokrasiden söz etmek imkansız olduğunu düşünmek gerek! Söylenecek o kadar çok şey varki, ama burda yazmak imkansızlığıda vardır tabii. Mehmet Uzun'un, anadilindeki bir söylemi üzerinde yazmış olduğum kısa bir yazı dilimini sizlerle paylaşmak istedim. Saygılarımla.. Mehmet Uzun'u sevgi ve saygılarımla anıyorum.. Işıklar içinde uyusun..
İpek Bayrak..11.10.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder