21 Ocak 2015 Çarşamba

HRANT DİNK'E MEKTUP VAR.!!
***Sevgili Hrant Abi, sana bu mektubu kaleme alınca, çocukluğuma dönüp büyüklerimde 1915 Ermeni katliamın nasıl meydana geldiğini duyardım. Çocuk olmama rağmen o günlerde hafizamda kalan bir kaç hadiseyi seninle paylaşmak isterim.
***Ermeniler kırılınca, kimisi kaçarak saklanmış ve kimisi sürgüne gönderilmişken, bizim yaşadığımız köye sığınan Ermeni dostları, köyün insanları tarafında kucaklanır, ''onlara'' kendi giysilerini giydirip,başka isimlerle çağırmayi uygun görerek zulümden kurtarmayi başarmışlardır. Uzun zaman sonra hafızamın bir yerinde gizlenen ermenilere dayalı hayat ve öyküler,seninle tekrar ortaya çıkmış oldu. Üstelik doğup büyüdüğüm köy eski ermeni köyüdür ve biz Dersim de getirilip veya sürgün edilip oralara yerleştirilmişiz.
***Ermenilere ait izler vardı çocukluğumda hatırlayarak, bir kaç mezarın farklı olduklarını biliyordum. Acılara boğulan o topraklar sizde sonra gülmeyi unutmuş, başka acılara ve katliamlara kucak açmıştı. Hani su akar yarığını bulur derdin ya! bazen suyun akışının değiştiği ve akışının önüne barikatların oluşmasını sağlayan sebepsiz, sebeplerin çoğaltılması, o toprakları incittiği kadarıyla, insani değerleri olan kültür ve inançlarıda ateşe vermişti. Biz bu acıları sizin kadar bizden hisseder, bizim kadar siz bizden hissedersiniz.. Ortak olan acılarımız, ortak olan yaralı topraklarımız, ortak olan hava, güneş ve harmanlarımız, kardeşliğimizide ortak kılmıştı. Sevgi yerine zehiri bize yudumlatan bu çürümüş zihniyet, kendi çöküntüsünü yaşadıkça, kanlı planlarını devreye sokar ve su yerine kan akıtmaya devam etmektedir.
*** Senin çok sevdiğin anadolu toprakları, sensiz, insansız biraz daha yanlızlığa terk edilmişken, bir ülkenin vicdanı da yok olmuştu.
1915'te Ermenileri, 38 Dersim ve Seyit Rıza'yi, Ağrı ve Roboskide kürtleri, Maraş'ta Alevileri, Sivas'ta aydın ve sanatçıları, Üniversitelerde Denizleri, Gezi de Berkin ve abilerini, Cizre de çocukları, Eskişehir de İsmail Korkmaz'ı (öğrencileri),Gazi de gençleri, Ermenekte maddenci yi, Fabrikada işçi yi, dağlarda Gerilla yi, Ege de Rum mu, tarlada köylüyü, 12 Eylül de binlerce failli meçulleri, cezaevinde devrimci tutsakları, sokakta halkı hedefine koyup katliamda geçirmiş ve günahını saymakla bitmeyecek bir devlet yapısının bu denli suç işleyen bir şebeke haline dönüşmesinin mantiki bir cevabı ne ola ki? Irkçılık üzerine inşa edilen devlet yapısı, gün geçtikçe faşizm ve dini faşizm üzerinde daha bi güç kazanmış olarak yoluna devam ediyor olması, direnen toplumları tehlikeye sokmuştur. Türkiye halkları biz ermeniyiz, kürdüz, aleviyiz, geziyiz, ermenekte ölen maddenciyiz vs vs. dediği anda ülke senin arzuladığın bir demokrasiye ulaşır, kendisiyle yüzleşmeyi başaran bir memlekete dönüşür..
***1915 de Soykırım işleyen bir devlet, 19 Ocak'ta seni katleden bu devlet, suç işledikçe batıyor, batıkça hırçınlaşıyordu. Daha kaç kere senin üzerinde ermenileri öldürecekti bilmiyorum ama, seni her 19 Aralık ta öldürmeye devam ediyor ve sen öldükçe de biz ve ülkede seninle ölüyordu. Hani bir söz var ya; hepimiz bir, birimiz hepimiz için olabileceğimiz günlere ulaşırsak, özgürlüğümüzü kazanmış, hak ve adaletli bir demokrasiye doğru ivme kazanmış olacağız.
***Devlet seni öldürmeye karar verince; elbette bir plan üzerinde çalışmış ve sesini kesmeye karar kılmış, kalemine kan dökerken aydınlara ve diğer azınlık halklara da bir mesaj veriyordu. Bunu yaparken hukuku işlemez, adaleti çalışmaz, gerçek katiller yakalanamazdı. Kendi işlemiş olan cinayette, kendini sorgulayan bir devlet olamazdı elbet, olsaydı cinayet işlemezdi.!! Hal böyleyken, kendini sorgulayacak bir devlette yoktu. Birgün kazara da olsa yapmış olduğu bu zulümlerden dolayi özür dilerse, o zaman belki kendini yargılayacak bir yapıya ulaşır ve adalet yerini bulurdu.
***Seni bizden aldıkları gün bizlerde suç işlemiş kişiler kadar suçlu sayarız kendimizi. Çünkü seni koruyamadık ve yaşam hakkını elinde alan zalimlere yeterince cezanın oluşmasına bir bütün olarak savunamadık. Bir ülke aydınını, sanatçısını, yazarını, bilim insanını, kadınını, işçisini, öğrencisini vs vs bir bütün olarak görmezse, o ülke çökmüştür ve geriye dönüşü olmayacak sorunlar yumağı haline gelmiştir. Sadece siyasetçilerin iki dudağı arasına bakan bir toplumda, cinayetler, ölüm ve öldürülmeler bu denli hüküm sürebiliyorsa, o devlettin işleyeceği cinayetlerin ardı arkası kesilmezdi. Bugün olduğu gibi.!
***19 Ocak yaralı ve karalı bir gündür Hrant Abi.! Sana dokunan o kanlı el, hepimize ve tüm topluma dokunan bir eldi. Senin yırtık ayakkabının altında hepimiz ezildik ve ezilmeyede devam ediyoruz. Senin kardeşliğe verdiğin değeri ülke sınırlarını aşmış, anadolu benim vatanımdır diyerek sesli haykırışlarına tanık olmuş bir sevgi ve birlikte nasıl yaşanır örneğini vermiştir. Güç olanda buydu, yani sevgiyle kardeşliğin derin anlamını biliyor ve bu toprakların çoraklığına son verilmesini, sevgiyle herkes bir birinini anlayarak bir arada yeşermeyi vaad ediyordun. Buna fırsat vermeyen güçler, halen sana karşı bir sorumluluk duygusuna girmemiş ve gerçek katillerin yakalanmasına katkı sunmamıştır. Seninle çölleşen bu topraklar, seninle yeşereceği günü bekliyor.
*** Daha çok yazmak isterdim, ama yüreğimin kanadığı bir yerde durmak ve belki birgün mezarına gelip, içimde biriktirmiş olduğum son satırlarıda sana okuyor olmamdır. Ama şunu unutma, biz senin o onurlu duruşunu, özgürlük anlayişini, kardeşlik duygusu karşısında vermiş olduğun devrimci tavrınla, hepimiz ermeniyiz ve hepimizin yanında olacağımıza söz veriyor, senin o sevgiyle dolu olan yüreğin ve ellerinden öperim..
***Kendine çok iyi bak ki, her yıl seninle olmanı erdemine ulaşalım..Tüm yoldaşlara selamlar..Işıklar yoldaşın, fikirlerin bizlerde hatıra kalsın.
Sevgi ve saygıyla anıyorum..
İpek Bayrak..18.1.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder